Yeni yapılan araştırmalar, Dünya’nın yüzeyinin altında devasa bir hidrojen rezervinin varlığını ortaya koydu. Araştırmalar, gezegenin kayalarında ve yeraltı rezervuarlarında yaklaşık 6,2 trilyon ton hidrojen bulunduğunu gösteriyor. Bu miktar, bilinen petrol rezervlerinin yaklaşık 26 katına denk geliyor. Ancak, bu hidrojenin tam olarak nerede bulunduğu henüz netlik kazanmış değil.
Araştırmacılar, hidrojenin çoğunun muhtemelen erişilemeyecek kadar derinlerde veya denizlerde bulunduğunu, bazı rezervlerin ise ekonomik açıdan çıkarılmasının zor olabileceğini belirtiyor. Yine de, ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu (USGS) petrol jeokimyacısı ve araştırmanın başyazarı Geoffrey Ellis, bu rezervlerin varlığının büyük bir potansiyele işaret ettiğini ifade etti. Ellis, “Evet, bazı sınırlamalar olabilir, ancak bu kadar hidrojenin var olması oldukça heyecan verici” dedi.
Hidrojen, temiz enerji kaynağı olarak araç yakıtı, endüstri gücü ve elektrik üretimi için potansiyel taşıyor.
Hidrojen, araç yakıtı olarak kullanılabilir, endüstriyel süreçlere güç verebilir ve elektrik üretebilir, bu da onu temiz enerji kaynakları arasında önemli bir seçenek haline getiriyor. Ellis, bu araştırmada bulunan 124 milyar ton hidrojenin sadece %2’sinin, net sıfır karbon seviyelerine ulaşmak için gereken tüm hidrojeni sağlayabileceğini belirtti. Ekip, bu miktardaki hidrojenin açığa çıkardığı enerjinin, Dünya’daki bilinen tüm doğal gaz rezervlerinden elde edilecek enerjinin neredeyse iki katı kadar olduğunu vurguladı.
Sonuçlar, 13 Aralık Cuma günü Science Advances dergisinde yayımlandı. Çalışma, Dünya’nın yeraltında hidrojenin nasıl biriktiğini ve bu birikimlerin büyük olabileceğini gösteren yeni bir paradigma ortaya koydu. Ellis, “Daha önce hidrojenin yeraltında bu kadar büyük miktarlarda birikmiş olabileceğini düşünmemiştim. Ancak elde ettiğimiz sonuçlar, burada çok fazla hidrojen olduğunu gösteriyor” dedi.
Yeşil hidrojen, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmada kritik bir rol oynayabilir.
Doğal hidrojenden faydalanmanın en büyük avantajı, üretim için herhangi bir enerji kaynağına ihtiyaç duymaması ve yeraltı rezervuarlarının gazı ihtiyaç duyulana kadar depolayabilmesidir. Bu, yeşil hidrojen ve mavi hidrojen üretiminde karşılaşılan depolama sorunlarının önüne geçebilir. Ellis, “Doğal hidrojen ile, sadece bir vana açıp gazı kullanmaya başlayabilirsiniz; bu büyük bir avantaj” şeklinde açıklamada bulundu.Ancak, bu büyük hidrojen rezervlerinin tam olarak nerede olduğu ve erişilebilir olup olmadığı hala belirsiz.
Araştırmacılar, yeraltında hidrojen birikiminin oluşabilmesi için gereken jeolojik şartları belirlemek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Ellis ve ekibi, bu konuda ABD için elde edilen sonuçları önümüzdeki yılın başlarında yayınlamayı planlıyor. Hidrojenin, gelecekte enerji arzının %30’unu karşılaması ve küresel talebin 2050’ye kadar beş kat artması bekleniyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilen “yeşil hidrojen”in, fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı azaltmada önemli bir rol oynaması hedefleniyor.
Kaynak: LiveScience
