James Webb Uzay Teleskobu‘nun son gözlemleri, Uranüs’ün bir uydusu olan Ariel’in de yüzey altı okyanusu için güçlü bir aday olduğunu gösteriyor. Venüs, yüksek yüzey sıcaklıkları ile gerçekten oldukça misafirperver olmamasıyla, Mars ise paslı kırmızı ufuklarıyla biliniyor. Bazı dış gezegenlerin uyduları bile Europa ve Enceladus’un yeraltı okyanuslarına sahip olmasıyla büyüleyici ortamlara sahip.
Bu sonuca nasıl ulaşıldı?
JWST, yörünge yönünden uzaklaşan özelliklerin arka kenarında yüzeyde karbondioksit buzu tespit etti. Olası neden, bir yeraltı okyanusu! Uranüs Güneş Sistemi’ndeki yedinci gezegendir ve beş uydusu var. Ariel bunlardan biri ve buzlu yüzeyi ve büyüleyici çeşitlilikteki jeolojik özellikleriyle dikkat çekiyor. Astronomi sevgisini bira işinden finanse eden William Lassell tarafından 1851 yılında keşfedildi.
Ariel’in yüzeyi kanyonlar, sırtlar, faylar ve vadilerden oluşan, çoğunlukla tektonik faaliyetlerle yönlendirilen gerçek bir karışım. Kriyovolkanizma, yüzeyde sürekli yeniden yüzeye çıkmayı sağlayan ve Ariel’in tüm Uranüs uyduları arasında en parlak yüzeye sahip olmasına yol açan önemli bir süreç.
Radyoliz olarak bilinen bu süreç molekülleri iyonizasyon yoluyla parçalıyor.
Ariel’i yakından incelediğimizde yüzeyin önemli miktarda karbondioksit buzuyla kaplı olduğunu görülüyor. Ariel’in arka yarımküresinin özellikle buzla kaplı olduğu görülüyor ve bu da topluluğu şaşırtıyor. Uranya sisteminin Güneş’ten ortalama 2,9 milyar kilometre uzaklığında, karbondioksit genellikle doğrudan bir gaza dönüşecek ve uzaya kaybolacak, donması beklenmez. Yakın zamana kadar, Ariel’in yüzeyine karbondioksit sağlayan en popüler teori, yüzeyi ile Uranüs’ün manyetosferindeki yüklü parçacıklar arasındaki etkileşimlerdi. Radyoliz olarak bilinen bu süreç molekülleri iyonizasyon yoluyla parçalıyor.
Astrophysical Journal Letters’da yayınlanan yeni bir çalışma, karbondioksit moleküllerinin Ariel’den, muhtemelen bir yüzey altı sıvı okyanusundan dışarı atıldığı ilginç bir alternatif öneriyor. JWST kullanan bir gökbilimci ekibi Ariel’in spektral analizini yaptı ve sonuçları laboratuar bulgularıyla karşılaştırdı. Sonuçlar, Ariel’in güneş sistemindeki en zengin karbondioksit yataklarından bazılarına sahip olduğunu ortaya koydu. Bu birikintiler sadece az miktarda değil, arka yarımkürede yaklaşık 10 milimetreye kadar ulaşıyor. Ayrıca sonuçlar, ortalama sıcaklıklar göz önüne alındığında orada olmaması gereken karbon monoksitten de sinyaller gösterdi.
Kesin olarak emin olmanın tek yolu gelecekte Uranüs’e yapılacak bir uzay görevi.
Radyolizin birikintilerin en azından bir kısmından sorumlu olması hala mümkündür, ancak yüzey altı okyanusundan gelen ikmalin ana katkı sağlayıcı olduğu düşünülüyor. Bu hipotez, sadece kaya ve su arasındaki etkileşim nedeniyle mevcut olabilecek tuzlar olan karbonat minerallerinden gelen sinyallerin keşfedilmesiyle desteklendi.
Böyle bir görev şüphesiz Uranüs’ün uydularını keşfedecek. Ariel kanyonlar, yarıklar ve oluklarla kaplıdır ve bunların iç kısımlarına açılan kapılar olduğundan şüpheleniliyor. Uranüs sistemindeki robotik bir kaşif Ariel’deki karbon oksitlerin kökenini ortaya çıkarabilecek.
Kaynak: Science Alert